background

Kadın Hastalıkları ve Doğum

Kadın Hastalıkları

Kayseri Dünyam Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Birimi olarak çok sayıda ailenin çocuk sahibi olma mutluluğuna erişmesine yardımcı oluyor, sağlıklı ve mutlu nesillerin dünyaya gelmesi için çaba sarf ediyoruz. Doğum dışında kadın hastalıkları konusunda uzmanlaşmış, tecrübeli ve dünyadaki gelişmeleri yakından takip edip uygulama becerisine sahip hekim kadrolarımızla evrensel standartta bir kadın sağlığı hizmeti veriyor olmanın mutluluğunu yaşıyoruz.

Genel kadın sağlığı, gebelik takibi, riskli gebelikleri takip etme, menopoz ve osteoporoz, yardımcı üreme teknikleri ile kadınlık organlarında meydana gelen kanserlerin tedavisi gibi pek çok alanda sizlere hizmet veriyoruz.

Bunun yanı sıra doğum öncesi ebeveynleri doğru bilgilendirmek ve anne adayının doğuma en doğru koşullarda hazırlanmasını sağlamak için akademik veriler ışığında bebek bekleyen çiftlere tavsiyelerde bulunuyor ve akıllarındaki soru işaretlerini cevaplandırıyoruz.

Genel Jinekoloji

Genel Jinekoloji genellikle ilk defa gidecek olan kadın hastalar üzerinde korkuya neden olabiliyor. Ancak jinekolojik muayeneler son derece kısa süreli operasyonlardır. Hasta bakire ise olağan jinekoloji ultrason yardımı ile karın bölgesinin alt kısmına, kasıklara bakılarak gerçekleştirilir. Aktif cinsel yaşantısı olan kadınlarda vajinal muayene gerçekleştirilir. Sanılanın aksine vajinal muayene gerçekleşmesi için gelen bireyin evli olması gerekmez. Doktorun veya sağlık kuruluşunun böyle bir bilgiyi sorma hakkı dahi yoktur. Bu gibi yersiz korkular yüzünden muayene olmaktan çekinen pek çok insan önemli sağlık sorunlarıyla karşılaşabilirler.

Genel jinekoloji muayenesi ultrason ile bakıldığında kişiye acı veya ağrı hissi veren bir operasyon değildir. Vajinal muayene esnasında eğer hasta ilk defa muayene oluyorsa yaşayacağı stresten kaynaklanan hafif bir acı hissedebilir. Böyle durumlarda Dünyam Hastanesi hekimleri hastayı bilgilendirerek kaygı ve endişelerinden arınmalarını, daha acısız ve sağlıklı bir muayene gerçekleşmesini sağlarlar.

Menopoz ve Osteoporoz

Menopoz da ergenlik, çocukluk, olgunluk gibi hayatımızın belirli bir dönemini ifade eden biyolojik ve doğal bir sürecin ismidir. Premenopoz dönemi içerisinde yumurtalıklarda bulunan folikül miktarında bir azalma meydana gelir. Bu da vücudumuzda östrojen hormonunun üretiminde bir azalma yaşanmasıyla sonuçlanır. Zaman geçtikçe östrojen hormonunun üretiminin azalması ile birlikte yumurtalıklarımızın olgunluk dönemine göre küçüldüğünü görürüz. Bu süreç tamamlandığında adet döngüsü kesintiye uğrar ve kişi üreme (mayoz bölünme) yeteneğini kaybeder. Menopozun kelime kökeni eski Yunancadaki ay anlamına gelen Mens ve durmak anlamına gelen Pause sözcüklerinin birleşiminden gelmektedir. Dünya Sağlık Örgütü menopozu yumurtaların aktivitelerini kaybetmesi şeklinde tanımlıyor. Dünya genelinde ortalama olarak kadınlar 51 ve 52 yaş civarında menopoza giriyorlar. Ülkemizde ise menopoza girme yaş ortalamasının daha düşük olduğunu söyleyebiliriz.

Menopoz evresini kendi içerisinde de farklı dönemlere ayırmak mümkündür. Bunlar sırasıyla premenopoz, menopoz ve post menopozdur. Dünyam Hastanesi olarak kadın sağlığı üzerinde en yetkin hekimleri bir araya getiren kadrosumuz ile tamamen doğal biyolojik bir süreç olan menopozu kadınların en rahat ve sağlıklı biçimde atlatmasına yardımcı oluyoruz.

Osteoporoz (Kemik Erimesi)

Halk arasında kemik erimesi olarak bilinen Osteoporoz kemik dokularının çeşitli nedenlerden ötürü bazı yapısal değişikliklere uğraması, sağlamlık ve doku organizasyonunu kaybetmesi şeklinde özetlenebilir. Bundan kaynaklı olarak gücünü zaman içerisinde kaybeden kemik dokuları eskiye kıyasla daha kırılgan ve zayıf hale gelir. Bu durum da çeşitli sağlık problemlerinin yaşanması için zemin hazırlar.

İnsan bedenindeki tüm sağlıklı doku ve organlarda olduğu gibi kemik dokusunda da bir mekanizma yer alır. Bilhassa kemikte yapım olaylarıyla görevli hücreler ile yıkım olaylarından sorumlu hücreler arasındaki denge, kemiklerimizin sürekli olarak dayanıklılığını koruyacak şekilde dinamik bir yapıya sahiptir. Bu denge içerisinde görülen bazı bozukluklar ise kemikteki olayların yıkım yönünde yer değiştirmesine sebep olur ve bu da osteoporoz dediğimiz hastalıkla bizi karşı karşıya bırakır. Kayseri Dünyam Hastanesi, Menopoz ve Osteoporoz yaşayan kişiler için en doğru tedaviyi uygular. Siz de kemiklerinizin güçsüzlüğünden ve kırılganlığından şikâyetçiyseniz Dünyam Hastanesi’nin osteoporoz tedavisi ile tanışmakta geç kalmayın.

Jinekolojik Onkoloji

Jinekolojik Onkoloji, kadınların üreme sistemlerinde görülen kanser ya da kansere neden olma olasılığı bulunan lezyonlarla ilgilenen tıbbi birimdir. Meme kanserinin ardından dünya üzerinde kadınlarda en çok rastlanan kanser türlerinden biri olan jinekolojik kanserler, erken tanı ve etkin metotlar yardımıyla tedavi edilmektedir.

Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi günümüzde çok farklı türde kanser hücresine karşı etkin ve başarılı tedavi yöntemleri uygulayabilmektedir.

Vulva Kanseri

Rahim, rahim içi ve yumurtalık kanserlerinin ardından en çok karşılaştığımız kanser türlerinden biri vulva kanseridir. Kadın üreme organının dış kısımlarında karşımıza çıkan vulva kanseri, vajina girişi ve klitorisin de içerisinde bulunduğu deride görülen ve son derece yavaş şekilde seyreden bir hastalıktır. Bazı durumlarda hastalarda çok küçük semptomların haricinde herhangi bir belirti gözlemlenmeyebilir. İnsan vücudunun en hassas bölgeleri arasında yer alan vulvada özellikle cinsel ilişki esnasında ya da regl sürecinde ağrıların görülmesi normal bir durumdur. Ancak bununla birlikte aylar boyunca devam eden ağrılar görülüyorsa bu kişinin uzman hekime başvurması gerektiğinin habercisidir. Zamanında uzman hekime başvurulursa kansere neden olacak lezyonları öncesinden fark etmek mümkündür. Dış genital bölge kanseri olarak da adlandırılan vulva kanserinin neden kaynaklandığı günümüzde halen daha keşfedilmiş değildir. Hücrelerin uğradığı mutasyonlar ve HPV diye adlandırılan Human Papilloma Virüslerin vulva kanserinin oluşması üzerinde etkili olduğu bilim insanlarınca tahmin edilmektedir. Vulva kanserini tanıyabilmemiz için insan bedeninde gösterdiği belirtileri tanımamız gerekir.

  • Cinsel ilişki esnasında şiddetli ağrılar ve kanamalar yaşıyorsanız,
  • Genital bölgenizin dış kısmında kaşıntı, yanma veya şişlik fark ediyorsanız,
  • Regl döneminiz dışındaki zamanlarda da vajinal kanamalar yaşıyorsanız,
  • Siğiller oluşuyorsa,
  • İdrar sırasında ağrı hissediyorsanız,
  • Kasık bölgenizde iyileşmeyen bazı yaralar oluşuyorsa,
  • Genital bölgenizde deri döküntüleri yaşanıyorsa

bu semptomlar vulva kanserinin habercisi olabilir. Geç kalmadan uzman bir hekime başvurmanızda fayda vardır. Dünyam Hastanesi Kadın Hastalıkları Birimi’nde erken tanı ile etkin tedavilerimizle sağlığınıza kavuşabilirsiniz.

Yumurtalık Kanseri (Over)

Yumurtalık kanseri aslında en geç teşhis ve tanı koyulabilen kanser türleri arasındadır ve bu yüzden tedavisi de oldukça zordur. Genellikle yumurtalığın ana bölümlerini teşkil eden epitelyum ve embriyonik hücrelerde meydana gelir. Bu hücrelerde tespit edilen anomaliler ve çoğalmalar yumurtalık kanserinin başlıca nedenleridir. Bunun dışında yumurtalık kanserinin de kaynağı tam olarak bilinmemektedir.

Henüz hiç doğum yapmamış olmak, genetik faktörler ve genler üzerindeki değişikliklerin yumurtalık kanserine neden olabildiği tahmin edilmektedir. Yumurtalık kanserinin erken teşhis edilememesinin en temel nedeni; her kadında farklı semptomların oluşmasıdır. Çoğunlukla şişkinlik ya da karın bölgesinde şiddetli ağrılar görülmesi biçiminde kendini gösteren bu hastalık, kişilerin belirtileri yeterince ciddiye almamasından ötürü zamanında teşhis edilememektedir. Kitlenin büyümesi ile birlikte zaman ilerledikçe bağırsak sorunları ortaya çıkmaya başlar. Bunun dışında kimi hasta gruplarında farklı şikâyetler de görülebilir. Bunlar; hazımsızlık, hızlı biçimde kilo verme, kabızlık, şiddetli vajinal kanamalar ve normalden daha sık biçimde idrara çıkmak yumurtalık kanserinin habercisi olabilir. Yine de ilk belirtinin karın bölgesinde meydana gelen ağrı ve şişlikler olduğu unutulmamalıdır.

Bu kanser tipi genellikle menopoz döneminin ardından yaşanmaktadır. Hayatının bu evresindeki hastalarda kanser epitelyum dokularında oluşur. 20 yaş altındaki bireylerde nadiren de olsa görülebilen yumurtalık kanserinde çoğunlukla embriyonik dokular tümör altındadırlar. Teşhis ve tanısı geç konulan yumurtalık kanserinin tedavisinde cerrahi yöntemlerden yararlanmak gerekir. Özellikle ileri safhalarda kanser hücresinin farklı organlara da etki etmesinden dolayı tümörlü dokular çıkartılır ve hastalara kemoterapi uygulanır.

Rahim Ağzı Kanseri (Serviks)

Genellikle HPV virüsü ile ilişkilendirilen rahim ağzı kanseri ya da diğer bir deyişle Serviks dünya üzerinde kadınlarda en çok görülen kanser türlerinden birisidir. Cinsel yollarla bulaşan HPV virüsü kadınların genital bölgesinde enfeksiyonlar yaşanmasına sebep olur. Dış genital bölge ve üreme kanallarında kanser oluşumuna yol açan ve çok da fazla belirti göstermediği için kolay anlaşılamayan HPV son derece kolay ve hızlı bulaşan bir virüstür.

Semptomların çok da belirgin olmaması hem bulaşıcılığı arttırır hem de bu enfeksiyonun çoğu zaman yıllar boyunca taşınmasına yol açar. HPV virüsünün dışında bazı faktörler de rahim ağzı kanserlerinin sebepleri arasında gösterilmektedir. Bunlar sırasıyla sigara kullanımı, birden çok kez doğum yapmak, bağışıklık sisteminin zayıflığı, sık sık cinsel partner değiştirmek olarak sayılabilir.

30, 40 ve 50’li yaşlarda karşımıza çıkan bu kanser türü nadiren de olsa ileri yaştaki kadınlar üzerinde de oluşabilir. Semptomların ileri safhalarda görünür olması hekimlerin erken tanı koymalarını zorlaştırır.

Genellikle uzman jinekologlar erken dönemlerde rahim ağzında sıra dışı bir duruma rastlamazlar. İlerleyen süreçlerde de regl dönemi haricinde veya cinsel ilişki esnasında görülen kanamalar, kilo kaybı, bacak ve sırt ağrıları, iştahsızlık, idrar problemleri rahim ağzı kanserinin belirtileri arasında yer alır. Bu dönemde kitlenin tespit edilebilmesi mühimdir. Rahim ağzı kanserinden korunmanın en basit yolu 12 yaşından sonra HPV aşısı olmaktır.

Unutulmamalıdır ki HPV aşısı yalnızca rahim ağzı kanseri için değil vajinal kanserler ve vulva kanserine karşı da koruyucu niteliktedir.

Rahim Kanseri (Uterus)

Hem Türkiye’de hem de dünyanın genelinde meme kanserinin ardından kadınların en çok mücadele ettiği kanser türlerinden birisi Rahim Kanseri ya da bir başka deyişle Uterus’tur. Rahmin içerinde kontrol dışı şekilde çoğalan ve hızla bölünen hücreler rahim kanserine yol açar. Bu hücreler zaman ilerledikçe çevre dokulara ve organlara da yayılmaya, onlara da sirayet etmeye başlar. Ancak diğerlerine nazaran erken dönemde teşhis edilmesi daha kolay bir kanser türü olan Rahim Kanserinde yayılmanın önüne geçmek mümkündür.

Bilim insanları genellikle rahim kanserini yüksek östrojen seviyesiyle ilişkilendirirler. Bu hormonun yüksekliği üzerinde 12 yaşından evvel başlayan menstrüasyon dönemi, diyabet ve obezite, doğum yapmamış olmak ve ileri yaş gibi kriterler önemli etkenlerdir. Bu hastalıkta esas risk grubu menopoz dönemi sonrasını yaşayan ileri yaştaki kadınlardır. Normal dışı vajinal kanamalar, genital bölgelerde oluşan kitleler, kilo kayıpları, yine karın bölgesindeki şişlikler, iştahsızlık, pelvik bölgede hissedilen ağrı gibi belirtiler bu kanser türünün tanısının konulmasını sağlar.

Çoğunlukla erken teşhis edilen rahim kanseri büyük bir başarı yüzdesiyle tedavi edilebilmektedir. Kayseri Dünyam Hastanesi olarak rahim kanseri tedavisinde cerrahi yöntemlerin dışında hormon tedavisi, kemoterapi ve radyoterapi gibi yöntemlerden de yararlanarak hastalarımızın yaşam kalitelerini arttırmaktayız.

Tüp Kanserleri (Tuba Uterina)

Tüp kanserinin belirtileri yumurtalık kanserinin semptomları ile benzerlik gösterir ancak bu çok daha nadir görünen bir kanser türüdür. Tuba olarak da bilinen tüp bölümü yumurtalık ve rahmin arasında yer alır. Spermleri yumurtaya iletmekle görevli bu tüp ne yazık ki hem kanser taşıyıcısı olabilir hem de çevre dokulardan kanser hücresi bulaşabilme riskiyle karşı karşıyadır.

Yumurtalık kanseri gibi Tüp kanseri de son derece geç teşhis konulan bir kanser türü ve çok nadiren görülse de ölümcül olma potansiyeli vardır. Hastalık diğer kanserlere göre çok daha hızlı geliştiği için hekimlerin erken tanı koyması zorlaşır. Bu yüzden belirtilerin dikkate alınması önem arz eder. Tüp kanserinin bir başka problemi de belirtilerin kişiden kişiye farklılık gösterebilmesi ve insanların çoğu zaman bu semptomları başka hastalıklarla ilişkilendirmesidir.

Karında meydana gelen ağrılar ve şişlikler, idrar yolundaki rahatsızlıklar, hazımsızlık sorunları ve bel ağrıları tüp kanserinin habercisi olabilir. Anormal akıntılar ve aşırı kanamalar da bu rahatsızlığın en keskin belirtileri arasındadır. Belirtiler hastalar tarafından dikkate alınmadığı ya da yanlış yorumlandığı için tüp kanseri teşhisleri çoğu zaman tesadüfen konulur.

Vajinal Kanser

Vagen kanseri olarak da adlandırılan vajinal kanserler doğrudan vajinadan kaynaklı olabileceği gibi çevre dokulardan da metastatik olarak bulaşabilme riskine sahiptir. Jinekolojik kanserler içerisinde en az görülen kanser türlerinden biridir ve çoğunlukla vajinanın iç kısmında karşımıza çıkar. Nedeni günümüzde halen daha tam olarak tespit edilemese de henüz anne karnındayken maruz kaldığımız bir hormondan ötürü geliştiği sanılmaktadır. HPV virüsünün de bu kanserde etkili olduğu bilinmektedir. Dünya genelinde 45 ve 65 yaş arasındaki kadınlarda rastlanan bu hastalık, cinsel birleşim sırasında veya sonrasında görülen anormal seviyedeki kanamalar ile tespit edilir.

Doğum

Hamilelik haberi alınır alınmaz aileler bebeklerinin sağlık durumu ile birlikte doğumun nasıl gelişeceğini de planlamaya başlarlar. İlk haftalarda en ideal doğum yönteminin ne olacağını tespit etmek zordur. Ancak ilerleyen haftalarda anne adayı farklı doğum biçimleri arasından seçim yapabilir. Normal doğum haricinde annelerin doğum sancısını aza indiren ve daha kolay bir doğum vaat eden teknikler günümüzde mevcuttur. Bunlar arasında anne adaylarının en çok tercih ettikleri suda doğum ve sezaryen doğumdur.

Normal Doğum

Normal doğum ya da doğal doğum uzun yüzyıllar boyunca kullanılmış bir yöntemdir. Ağrı kesici, ilaç ya da herhangi bir tıbbi müdahale olmaksızın gerçekleştirilen bu doğumda evvela rahimde kasılmalar başlar. Bebeğin bu kasılmaların ardından vajinal yoldan çıkması ile sonuçlanan normal doğum hamileliğin 37 ve 42. haftaları arasında gerçekleşir.

Pek çok anne adayı kendine güveniyor ve sancılarla başa çıkabileceğine inanıyorsa sezaryeni mecbur bırakan istisnai durumlar olmadığı sürece normal doğum tercih ederler. Normal doğumun avantajları arasında ilaç kullanılmaması ilk sıralarda gelir. Uyuşukluk hissi yaşamayan anne bebeğin doğumundan itibaren çocuk ile sıkı bir bağ kurar. Normal doğum sırasında daha fazla endorfin salgılanır ve bu durum annelerin daha hızlı bir şekilde normale dönmelerine yardımcı olur. Normal doğum yapan annelerde diğer yöntemi tercih edenlere göre doğum sonrasında daha az ağrı şikâyeti yaşandığı da istatistiksel bir gerçektir.

Sezaryen Doğum

Normal doğumun riskli olduğu vakalarda kullanılan yöntemlerden biri Sezaryen doğumdur. Anne adayına epidural, spinal ya da genel anestezi uygulanan bu doğum metodunda annenin karnına ve rahmine kesi atılır. Bundan ötürü sezaryen doğum bir çeşit cerrahi müdahale sınıfındadır. Sezaryen doğumun normal doğumun mümkün olmadığı hallerde tercih edildiğini hatırlatmak gerekir.

Anne ya da bebeği tehdit eden bir sağlık riski olduğunda sezaryen doğum tercih edilmelidir. Örneğin bebeğin doğum için ideal pozisyonda olmayışı, plasentanın olması gerekenden erken ayrılması, bebeğin ideal ölçülerden büyük olması ya da kalp atışlarının olması gerekenden düşük olması veya ilk gebeliğin annenin 35 yaşından sonra gerçekleşiyor olması gibi durumlarda hekimler sezaryen doğumu önerirler. 2017 itibariyle yayınlanan verilerde Türkiye’de doğan her 100 çocuğun 53’ünün sezaryen yöntemiyle doğduğu tespit edilmiştir. Hem ülkemizde hem de dünya genelinde anne adayları normal doğum için teşvik edilmektedir. Normal doğuma göre anne adayının daha az acı çekecek olması avantajına karşın çok sayıda dezavantajdan da söz edebiliriz. Örneğin anestezi altındaki anne adayının doğum sırasında yaşadığı uyuşukluk hissi, bebeğiyle ilk buluşma anının yaratacağı hissiyatı gölgede bırakabilir. Operasyon sırasında karın katlarının tek tek kesi ile açılması annenin doğumun ardından iyileşme sürecinin daha uzun sürmesine neden olur.

Dolayısıyla hem hastanede geçirilecek olan süre uzayabilir hem de annenin bebeğiyle kurmak istediği yoğun temas da olumsuz biçimde etkilenebilir. Üstelik sezaryen doğum teknik olarak bir cerrahi operasyondur ve her ameliyatın taşıdığı riskler bu operasyonda da mevcuttur. Ayrıca normal doğumlarda bebeğin akciğerdeki sıvıyı daha kolay atıyor olması da normal doğum için bir başka tercih sebebi olabilir. Aksi durumda bebekte geçici solunum problemleri yaşanabilir.

Kayseri Dünyam Hastanesi anne ve baba adaylarıyla birlikte onlar için en doğru doğum metodunu planlar ve bebeğinizin sağlıklı şekilde dünyaya merhaba demesini sağlar.

Suda Doğum

Gün geçtikçe daha popüler hale gelen suda doğum, normal doğuma alternatif olarak öne çıkan seçenekler arasındadır. Annenin 35 ila 37 derecelik ılık bir suyun içerisinde doğum yaptığı bu metotta ılık su, anneye rahatlatıcı bir etkide bulunur. Ne ağrı kesiciye ne de suni sancıya gerek duyulmayan bu yöntemde esasında normal doğuma benzer bir süreç işlediğini söylemek yanlış olmaz.

Bunun haricinde doğum sırasında annenin salgıladığı hormonun su içinde daha fazla miktarda salgılandığı da bilinmektedir. Annenin daha rahat bir doğum gerçekleştirebilmesini ve gevşemesini sağlayan endorfin hormonu aynı zamanda stres ve kaygı seviyesinde de önemli bir azalma sağlar. Anne karnında 9 ay boyunca sıvı içerisinde yaşayan bebeğin şok yaşamasını da önleyen bu doğum biçimi sıklıkla tercih edilmektedir. Fakat suda doğumun uygulanamayacağı bazı vaka ve durumlar söz konusudur. Erken doğum, ikiz gebelik, anormal kanama, bebeğin ters geliyor olması, genital uçuk gibi durumlarda suda doğum mümkün değildir. Bilhassa ikinci ve üçüncü doğumda tercih edilen bu yöntemde operasyonu gerçekleştirecek hekimin tecrübeli olması büyük önem arz eder.

Tüp Bebek

Tüp bebek 30 yıldan daha fazla süredir uygulanan bir tekniktir. Hanımların yumurtası, erkeklerin ise spermi dışarıya alınarak laboratuvar ortamında birleştirilir. Döllenmiş olan hücrenin bölünmesi bir süre takip edilerek özel solüsyonlar içerisinde oluşan embriyonun rahim içerisine verilmesi sağlanır.

Tüp bebekte yumurta toplama işlemine geçmeden önce yumurtaların geliştirilmesi sağlanır. Amaç birden fazla yumurtanın geliştirilmesi ve bunun toplanmasıdır. Yaklaşık olarak 8-12 gün içerisinde yumurtalar gerekli olgunluğa ulaştırılır. Toplanan yumurtalar mikroskop altında incelenir, bir takım işlemlere tabi tutulur, kalite ayrımı yapılır, kaliteli olgun olanlar ayrılarak mikro enjeksiyon için hazırlanır.

Bu döllenmiş yumurtalar embriyo (cenin) olarak adlandırılır ve son hedef olan kadın rahmine yerleştirilir. Embriyolar rahim içerisine rahim ağzından ince bir katater ile yerleştirilir. Bu işlemler sonucu kadınların yaklaşık % 50’sinde gebelik oluşur. Tedaviye giren çiftlerin uygulama başına yaklaşık % 40’ında çocukları olur. Bu oran birçok uygulama sonucu % 70 – 80’lere çıkabilir.

Tüp bebek yöntemlerinde çeşitli ilaçlarla kadının yumurtalıklarının uyarılması sağlanır. Yumurtalıkların uyarılmasının amacı, embriyo oluşturmaya aday çok sayıda yumurta elde etmektir. Çok sayıda embriyonun rahim içine yerleştirilmesinin (embriyo transferi) gebelik şansını artırdığı da görülmüştür.

Özellikle son yıllarda uygulanmaya başlanan mikroenjeksiyon, sperm sayısının çok düşük olması ve hatta menisinde hiç sperm olmamasına karşın, testisinde sperm bulunan erkeklerin tedavisinde bir devrim olarak nitelendirilmektedir.